16 Mart 2015 Pazartesi

Teknoloji Satmak ya da Satamamak!

Eskilerin teknolojileri temel ihtiyaç ve fiyat odaklı belirlenir buna firma/satıcı güven endeksi eklenir ve ürün alınırdı. Günümüzde bu denklem hala işlemekte ama işin içine reklam girince eşitlik denkliğe hatta eşitsizliğe kaymaya başladı.

EN SON KAÇA OLUR?

Media Markt,Teknosa, Saturn, Gold, Bimek, Darty...  piyasaya hakim olan bir yığın teknoloji mağazası var ama bu mağazaların vizyon/misyon tablosu uygulamada biraz çuvallıyor. Artık internet sayesinde sayfalarca yorum, site ve kaynaktan bilgi edinip mağazaya giden biri burada ürünü inceleyip son tahlilde bir kaç soru yöneltiyor:

-Bu ürünün belli serisinde ekranda ölü piksel çıkıyormuş,  geliyor mu böyle şikayetler?
-Yok öyle bişey, yok yav yok.. Ben yıllardır burdayım görmedim, uydurma onlar... Ben bizzat kardeşime
aldım bu telefonu yea! Okuyom ben yea!

"Al bunu lan işte, uzatma sanki  astronot p...k "  tarzı bu yaklaşımı aşan pek satış temsilcisiyle tanışmadım. Bunun nedeni ne?
Aşırı sirkülasyon: Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayamayan  personel umudunu başka firma veya alanlarda deniyor. Firma her elemana her yeni gelen ürünle ilgili yeterli bilgi veremediği için personel olayı klasik satış ilkesi üzerinden yürütüyor.
Yetersiz İK: Personel seçimi firmanın ciddiyetini ortaya koyar. Sağlam bir İK yapılanması olmayan firmalarda değerlendirme kısıtlı özellikler üzerinden yapıldığı için yukarıda bahsettiğim işe uyum sağlayamayacak personel işe alınır ve firmaya zaman kaybettirir.
Üreticilerin Desteği Esirgemesi: Büyük markaların bazıları kendi ürünlerini tanıyan personellerini mağazalarda görevlendirerek doğru bilgilendirme yapılmasına katkı sunuyor-bu da yukarıdaki iki maddenin el verdiği ölçüde tabi-  ve müşterinin sorularına cevap bulması sağlanıyor.  Ama çoğu firma hala bunu bir lüks olarak görüyor ya da pazar  payı hakimiyetine güvenip böyle bir şeye ihtiyaç duymuyor. Olan interneti yeterince kullanmayan alıcılara oluyor.

AMA SATIŞLAR ÖYLE DEMİYOR HACI?

Peki ama neden hala bu mağazalar dolup taşıyor yada her AVM'de karşımıza çıkıyor? Kazanıyorlar demek ki! Tabi kazanıyorlar ama  kaliteli oldukları için değil iyi reklam ve geniş ürün yelpazesi ile müşterileri etkilemenin  bol dokuzlu (9.99TL  Patron çıldırdı!) yöntemlerine sahipler. Aynı kulvarda yer alan hepsiburada.com ise onlardan daha fazla satış yapabiliyor ise demek ki mağaza ve satış danışmanı çok da etkili değil bu noktada. Aradaki fark şu; Sadece internette hizmet veren hepsiburada.com tarzı siteler güvenilir ürünü alıcıya sunarken Kayseri'de zarar eden mağazasının masrafını (personel, kira, elektrik vs..) veya satışa çıkmadan kırılan/bozulan ürünlerin fiyatlarını da yansıtmadığı için bir çok üründe daha uygun fiyat sunuyor. Çoğu mağaza
aşır yüksek belirlediği rakamdan zaten ürünün tekabül ettiği fiyata düşmeyi "İNDİRİM!" diye yuttururken internet mağazaları sadece stok  veya sevkiyat zincirinde telef olan ürünlerin zararı ölçüsünde bindirme yapıyor. Mağazaları olan firmaların fiyatları çoğu kez internet sitelerinden satış yapanlardan yukarıda oluyor.  burada ellerinde tek bir avantaj kalıyor: Ürüne dokunduğun an alabilme istekliliğin! Orada seni ikna edebilirler, o an ürüne sahip olmak isteyebilirsin ve alırsın. Bunun dışında bir firmanın bir ürününü "SADECE BURADA" diye bir iki hafta önce mağazanda satabilirsin ki bu internet siteleri için de kullanılabilir bir yöntem.


BİR RÜYAM VAR DOSTLARIM!
Ürünlerin fabrika çıkış fiyatları belli, vergiler belli, emek belli.. Buna rağmen bir toplu iğneyi 100000TL'ye satabiliyorsun.. Bence ürünlere bir tavan fiyat aralığı bizzat ya firmalar tarafından ya da ülkeler tarafından getirilmeli. Aynı ülkede üretilmiş aynı ürünü ülkemizde aynı şehirde karşılıklı iki mağazada aralarında 200TL farkla satılırken görmek insanı düşündürüyor. Teknoloji gelişip maliyet fiyatlarını düşürürken arada birilerinin karlarını arttırıp fiyatı hep aynı seviyede tutması firmaya da alıcıya da yaramıyor. Bu konuda atılacak somut bir adım emsal olur ve tüketici lehine bir şeyler değiştirir kanısındayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder