12 Şubat 2016 Cuma

Sahip olmak!

Yazılım denilen, latince ve ingilizceden sonra üretken insanları aynı sözcüklerde buluşturan en büyük lisan acaba ülkemizde egemen mi?

Avcı-toplayıcı zamanlarda atalarımızın kendi yediklerine dikkat ettikleri kadar diğer canlıların ne ile beslendiklerine dikkat etmesi hayatta kalma süresini bir hayli etkilemiştir. Bu ne demek? Aslana av olmamak,  tavşanı havuçla tuzağa çekmek demek. Bu basit ama etkili gözlem yöntemi bugüne kadar istisnasız her durumda işimize  yaramış ve gelişimimizin önünü açmıştır..Bunun yazılımla ne alakası mı var? Sabredin..

En basit canlılar için bile yeni neslin sağlıklı, dayanıklı ve güçlü olması türün devamı için çok önemlidir. İnsan türü gibi aşırı rekabetçi bir ortamda yetişen bir canlıda ise bu hayat memat meselesi, olmazsa olmazdır.  Bu nedenle ülkelerin sürekli takip ettikleri iki kriterden biri doğum-ölüm oranları ve eğitimin verimliliğidir.

Doğum ve ölüm oranlarını olması gereken seviyeye çekmek sağlık yatırımını gerektirir, sağlık yatırımı ise sağlık personelini, sağlık personeli de yine eğitim yatırımını gerektirdiği için  eğitim aslında işin temelidir.

Buradaki eğitimden kasıt okuma yazma ile çarpım tablosu bilmesi değil.. Yok yook, mühendis ya da arkeolog olması da değil! Eğitimden kasıt çağa ve ihtiyaçlara uygun donanımda birey geliştirmektir. Üstelik bu eğitim sistemi boyunca çoklu zekayı gözeterek, her alanda işine yarayacak bireylerin çok yönlü gelişmesini sağlanmalıdır ki değişen koşullara karşı dayanıklı bir sistemimiz olsun.

Çok yönlü gelişime önem veren eğitim sistemlerinde "sertifika programları"nın önem kazandığını görürüz (Bu sertifika programları eğitim sistemi bizimkisi gibi yamalı sistemlerde de çokça görülür ama uluslararası kuruluşların yoğun bir program ve sınavdan sonra verdikleri dışında çoğu konulduğu dosyadan bir daha kolay kolay çıkmaz.) Bu sertifikalar zaten çok yönlü geliştirilen bireylerin uzmanlıklar arası kısa ve yeterli eğitimlerle ihtiyaç bulunan alana kaydırılmasını sağlar. Akademik başarının ve toplamda dört-beş dersin önem kazandığı sistemlerde böyle bir çaba içine girmek kendini kandırmak olur.

Eğitim sistemleri toplumların parmak izini taşır, bir sistemi olduğu gibi başka bir topluma uygulamak görsel bir benzerlik ve bir kaç parlak istisna dışında başarılı sonuç vermez. Eğitim sistemlerinde kopyalanıp uygulanabilen en önemli etkenler "teknikler"dir. Teknikleri kendi toplumunun rengi ve özellikleriyle modifiye edip eğitim sisteminde doğru noktalara uygularsan-karatedeki hareketler gibi- etkili sonuçlar alırsın. Bu uygulama verimli sonuçlar verdikçe kendi tekniklerini diğer toplumlara ihraç eder hale gelirsin.
Ama bazı ülkeler teknikleri ithal ettiği gibi uygulamaya kalkıp verimli sonuçlar beklediğine dair umut dolu raporları ciddi ciddi hazırlıyorsa bu topluma araç satarsın. Hatta araçları tekniklerin önüne koyarak sürekli araç satacağın bir pazar haline getirebilirsin.

Örnek mi? Yüzyıllarını matematiğe harcarsın, sonunda kendin için etkili bir sistem bulduğunda matematik ilk meyvasını verir ve bilgisayar-yazılımı geliştirirsin. Sonra bilgisayar ve yazılım yardımıyla daha iyi hesaplamalar ve daha az maliyet ile daha çok alanın kalkınmasına yardımcı olursun. Sonra bu aracı alır sistemin içine sistemi geliştirecek bir sistem ürünü olarak koyarsın. Senin kalkınmanı gören çarpık sistemli ülkeye matematikten hiiç bahsetmeden mucize alet, her derde deva diye satarsın bilgisayarı. Bilgisayar evlere, okullara, kurumlara yayılırken sen güğüm güğüm sağdığın bu sistemde kimsenin başını kaldırıp "Ne oluyo lan?" dememesi için diğer ürünlerini de patır patır yağdırarak "eğitim yatırımı" için gerekli kaynağı çıkarırsın.

Yukarıda "Matematikten hiiç bahsetmeden.." derken haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz. Burada anlatılan şey adama çarpım tablosunu öğretmek, havuz problemi yada olasılık hesabı yaptırmak değil.. Matematiğin anlamlı bir tanımını oluşturabilmek, hayatın bir parçası olduğunun farkına vardırmak...Bir ders olmaktan çıkarmak.

Bugüne kadar kaçırdığımız daha bir çok treni es geçiyor ve nihayet kaynak olabileceğimiz bir vagona değinmek istiyorum:YAZILIM! Öğrenilmesi kolay, gereken sermayesi az ve etkisi çok büyük. Bunun için elimizde yeteri kadar insan gücü yok, bu eğitimi veren firmalar inanılmaz pahalı ve üniversitelerin bu alanda yetiştirdiği insan kaynağının çoğu 657 peşinde!Girişimcilik, üretkenlik yerine garanticiliği tercih ediyorlar. En girişimcisi bile önce 657'ye girip ondan sonra ek iş olarak yazılım üretmeyi düşünüyor.

Zinciri kırmak için iki yada üç kuşağın sağlam bir şekilde çok yönlü yetiştirilmesi yeterli ama buna izin verecek kadar özgüvene sahip bir eğitim sistem yönetimi olmadan bu sadece bir hayalden ibaret. Üretken nesillerin bir iki tökezlemesi yada saçmalamasında radikal kararlarla yeniden kalıp dökümü işine girmek aşırı derecede küçük düşünmek ve kolaycılığa kaçmak olur. Bu yol kazalarını düzeltecek küçük yamalar ile sistemin bütününü çalışır halde tutmak için biraz sabretmek ve emek harcamak yeterli. Zaten ilk kuşak ya da en fazla ikinci kuşakta bu eğitim sisteminin mezunları oluşturdukları ürünleri satman için sana getirecek ve bu sistem maliyetini çıkardığı gibi kendi kendini amorti edecek.


Yazılım, bizim fersah fersah üstümüzden geçen gelişimişlikten sarkan uzun ve ince bir halattır.. Tutunup çıkarsak geleceğin inşasında da ihaleye girebiliriz.